Monday 19 August 2013

Saint-Simon İlk Sosyolog, İlk Sosyalist





Saint-Simon, ilk sosyolog ilk sosyalist, Cemil Meriç'in 1964'te yayıma hazırlanan Hint Edebiyatı'ndan sonra çıkan ilk kitabı. ''Hint meçhule açılan bir kapıydı, meçhule yani insana.Dört yıl Ganj kıyılarında vecitle dolaştım sağ dediler...Saint-Simon'la uğraştım iki yıl, çağımız onunla başlıyordu, sol dediler...Her iki kitap da peşin hükümlülerin rahatını kaçırdı, ne solun hoşuna gittiler, ne sağın. Anladım ki bu iki kelime aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir''. Kitabın ön sözü Bu Ülke'den alınan bir pasajla başlıyor. Kitapların yayınlanış tarihlerini düşünürsek Cemil Meriç'in kimselere yaranamaması çok doğal. Sloganların esiri olmaktan uzakta duran bu adam, meselelerin özüne inmek için bu eseri yayımlıyor. Bizde kavramların ne kadar da anlaşılmaktan uzak biçimde kullanıldığını göz önüne getirirsek,Cemil Meriç'in bu haklı çabasını anlayabiliriz. 'Çağımız onunla başlıyor' dediği Saint-Simon'u tanımak da bu yüzden önemli.


Peki kimdir bu Saint-Simon. Kitabın birinci bölümü bu soruyu cevaplıyor.1760 yılında, Paris'te, aristokrat bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Genç yaşında dini inançlarını kaybeden Saint-Simon, Amerikan Kurtuluş Savaşına subay olarak katılır. 1789 devrimini yakinen gözlemleme fırsatı bulur ve olayların içinde yer alır.
''İlk eserini 1802'de yayımladı: Cenevre'de Oturan birinin Çağdaşlarına Mektupları.Yıkılan kilisenin yerine yeni bir mabet kurmak istiyordu:bir bilgi, bir sevgi, bir inanç mabedi.Teolojiden boşalan tahta ilmi oturtuyordu.''syf 30. Fikirlerini yazıya döküp etkin bir düşünce hayatına katılır. Lakin hayatı zorlu dönemlerden geçmektedir. Uzun süre parasız kalır, dost bildiklerinden yardım göremez. İlginçtir liberaller adına 'Endüstri' isimli bir dergi çıkarmaktadır. Açılan kapanan dergilerle, yeni kitaplarla yaşamı devam etmektedir. ''Saint-Simon Üreticilerin El Kitabı''nda liberallerden daha çok uzaklaşır.. Parlamenter rejimden yüz çevirir.Çalışanlar sınıfını daha aydınlık olarak tarif eder ve proletaryaya yönelir.''syf 35. 1825 yılında da hayata gözlerini yumar ama arkada okulunu devam ettirecek ''şakirtler'' bırakmıştır.


Saint-Simon o çağa kadar hiç kullanılmamış kavramları kullanmıştır. Sosyalist bir sistem kurmamış ama kendinden sonra gelecekler onun cümlelerinden esinlenmiştir. ''19.asır sosyalizmi doğuşunda ihtilalden uzak hatta onunla çatışma halindedir...Saint-Simon'da ne isyan duygusundan, ne sosyal kinden, ne demagojik ihtirastan eser vardır.'' syf 65. Günümüzün devrimci sosyalistlerinden oldukça farklı.
Kitabın ikinci bölümü ise Saint-Simon'un takipçileri üzerine:Şakirtler. Pozitivizmin kurucusu diye bildiğimiz Auguste Comte, ayrıca Saint-Simon'un sekreteriymiş. Daha sonra yazı arkadaşı olurlar. Comte ortaya atılan meseleleri kendisinden beklediğimiz üzere mantıki çerçeve içerisinde ele alıp derinlikli incelemeler yaparmış.İlk başlarda dostlarına Saint-Simon'dan çok şey öğrendiğini ona hayran olduğunu anlatıyor olsa da, Saint-Simon'un ona veriği bir sözü tutmaması ve hatta oyun oynaması üzerine Comte bütün bütün çark eder. Bu yüzden olacak ki ''Kendilerinden önceki fikir adamlarına karşı pek haşin olan Proudhon ile Marx'ın Saint Simon'dan saygıyla söz etmeleri sebepsz değildir. Saint-Simon'un bu iki takdirkarı Comte'u hiç mi hiç sevmezler.'' syf 90.
Cemil Meriç, Saint-Simon'un gerçek şakirdi olarak Marx'ı gösteriyor ki bu bölüm, ikisi arsındaki ortak noktaları ve farkları anlamak için ideal.
Son bölüm ise Saint-Simon'un sosyolog kimliği üzerine. Burada 'sosyoloji' kelimesini Comte'un uydurduğunu öğreniyoruz. Comte ile beraber kafa yordukları düşünce ise insanları da tıpkı bir tabiat imi gibi incelemek gerektiğidir.Cansızları incelerken kullandıkları pozitif metot gene biricik kılavuzları.
Saint-Simon'un görüşlerinde ilgimi çeken bazı noktalar var. Bunlardan biri din üzerine. Kendisi genç yaşta dini inançlarını kaybediyor. Ama daha sonra ''Yeni Hristiyanlık'' adlı bir teori ortaya koyuyor.Herkesin fikir ve moral ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini söylüyor. Yine bunu bir amaç uğruna yapıyor. Kolektif faaliyeti yönetmek için sevgi ve ahlak temel alınıyor. Peki acaba neden Protestanlığa veya o dönem Avrupa'da bulunan başka bir mezhebe yönelmedi?
İkincisi mülkiye konusu. Mülkiyeti tamamen kaldırmıyor. Mülk sahibi topluma yararlı olmaya zorlanınca işin halledileceğini söylüyor. Ama mirası kaldırıyor onun yerine devlet serveti ehliyete göre dağıtıyor. Bana kalırsa bu Marxist bakış açısından daha olumlu ama sistemin yine doğru düzgün işlememesinin önüne geçemeyecektir.

Eser Cemil Meriç üstadın diğer kitaplarına nazaran daha akademik bir yöntemle yazılmış. Solun köklerini, devrim ortamını, sosyalizmin, pozitivizmin doğuşunu görmek anlamak için güzel bir kaynak. Tabi Cemil Meriç farkıyla.


Cemil Meriç
Saint-Simon İlk Sosyolog, İlk Sosyalist, 159 sayfa
İLETİŞİM YAYINLARI

No comments:

Post a Comment

Buda ve Peşte

Buda ve Peşte’yi ayıran Tuna nehri boyunca kurulmuş olan, tarih boyunca işgal edilmiş ancak bu sayede farklı kültür ve medeniyetlerin z...