Thursday 13 February 2014

Bir Tarih Yolculuğu

                      * Bir insan, hep alelade günler yaşamak dışında                       her şeye dayanabilir. Tehlikeli yaşa, doğru yaşarsın



Cengiz Çandar'ın, ön sözde Jose Saramago'dan alıntılayarak dediği gibi yazmanın birinci şartı oturmaktır. Oturmadan yazılmıyor ve yine kelimeler insana düşüncelerini gizlesin diye verilmemiştir. Son iki yıldır Mezopotamyanın başladığı bir yerde ikamet eden ve ortadoğu'ya özel ilgi duyan benim için de oturup bir şeyler yazmak zor oldu her zaman. Çünkü Ortadoğu karmaşanın, acının, duygu yoğunluğunun diğer adı ve onun hakkında kelam edebilmek her babayiğidin harcı değil. Ama Ortadoğu'yu yaşamının kopmaz bir parçası haline getirmiş birinin, yani o dediğim bütün duyguları en orta yerinden yaşamış birinin kitabını keşfetmek, bende doyumsuz bir haz uyandırdı.



O kitap Mezopotamya Ekspresi. Aslında anlatılmak istenene konulmuş en uygun başlık bundan başkası olamazdı herhalde. Hayatı Ortadoğu olmuş bir adamın bir istasyondan bir istasyona, o şehirlerin halklarıyla ve onların tarihleriyle beraber akıp giden amansız bir macera. 68 kuşağının devrimci gençlik liderlerinden biri, 12 Mart darbesinin ardından Filistin Kurtuluş Hareketi'nde gerillalık yapmak için Lübnan' a gider ve böylece ekspres yola çıkmış olur. Birkaç yıllık, arkadaş ölümlerine tanıklık eden, defalarca müdahale ve ardından ölüm beklenen gecelerden sonra kısa süreli Avrupa hayatı. Daha sonra mensubu olduğu ve yakınlık duyduğu bütün hareketlerin ezilmiş olduğu Türkiye'ye dönüş. Şu kadar kısa süreye bu kadar aksiyonu ve heyecanı sığdırabilen bir adam Cengiz Çandar ve bunlardan sonra içindeki yazma, gezme ve aksiyon tutkusunu gazetecilik mesleğinde birleştirmeye karar verir. İlgi duyduğu alan tabi ki Ortadoğu ve Türkiye'nin en önemli Ortadoğu uzmanı olarak tanınmasına sebep olan işte onun bu kıpır kıpır halidir. Irak, İran, Lübnan ve Suriye'de defalarca bulunur ve herkesin gitmekten korktuğu, bazı yerlerde insanların yaşam mücadelesi verdiği yerlerde onu illa ki o bölgeye çeken bir cazibe parıltısı mutlaka olmuş. Bunun sebebini kendisi de tartışıyor ve bence net bir açıklama getirmekte zorlanıyor. Tarihin önemli merkezlerinde yoldaşlık ettiği onca kişiden sonra kader, onu cumhurbaşkanlığı danışmalığına, oradan askerlerin andıçına hedef olmaya, Amerika'ya ve yeniden Türkiy'ye taşır. Ama Ortadoğu hayaleti her daim onu çevresindedir.



Kitabın üzerimizde bir otobiyografi hissi uyandırmamasındaki temel sebebi, tarihi yazan şahsın tarihi yapanlarla yaptığı yoldaşlığın, tarihi arka planıyla, siyasi analiziyle birlikte anlatılması olarak gösterebiliriz Kırk yıla yaklaşan bir tarih yolculuğu söz konusu ve kitapta karşımıza çıkanlar ya bir siyasi lider, ya bir fikir adamı. Ortadoğu'yu, tüm dünyanın ilgisini çeker hale getiren kavşaklar tüm yaşanmışlığı ve gerçekliğiyle önümüze dökülüyor. Cengiz Çandar'ın başarısı bunları bütün çarpıcılığıyla, asla sıkmadan ve müthiş bir duyarlılıkla vermesinden kaynaklanıyor. Bu duyarlılığı en çok, bombalanan ve 'sevgilim' diye andığı Beyrut için yazdığı modern kaside diye tanımlayabileceğimiz 'Beyrut Bir Aşktır' yazısında görüyoruz. Bosna için, Saddam' ın zulmüne karşı Iraklılar için verdiği mücadeleleri de es geçmemek gerek.



Sınırlarını kendisi çizememiş bu halklar için barışa ve demokrasiye inanmış bir adam var karşımızda. Taşıdığı bu inançla ve yılların getirdiği birikimle yazdıkları çok önemli tespitler ve çözüm önerileri içeriyor. Gerek Türkiye'nin, Irak'ın geleceği, gerekse Kürt sorunu başlıca bir dert unsuru. Bunun yanında İran devrimine, Turgut Özal'ın danışmanlığını yaptığı dönemdeki Türk devlet mantalitesine ilişkin görüşleri, ABD'den Ortadoğu'ya bakışı yansıtması ve Irak savaşında takındığı tutumu özeleştiriyle birlikte vermesi üzerinde çok düşünülecek önemli bir bakış açısını yansıtıyor.



Kendisini, benim gibi, harita delisi olarak tanımlamasından mı, gitmek istediğim yerlere en önemli anları yaşayacak şekilde gitmesinden mi yoksa kendini geliştirmeye, yeni düşüncelere açık olmasından mı çok etkilendim karar veremiyorum. Ya da bir şehrin silüetini ya da bir dağ manzarasını içindeki tutkuyla birlikte yansıtmasını da seçeneklerin arasına ekleyebilirim. Ya da tüm bunları ona hayranlık duyduğum unsurlar olarak tanımlayabilirim. Mezopotamya Ekspresi doğrusal ilerlemeyen yolculuğunda durduğu her istasyonda ayrı bir tat, ayrı bir yaşanmışlık ve farklı duygular bırakarak yoluna devam ediyor. Tarihle, coğrafyayla, siyasetle, gazetecilikle ve bilhassa Ortadoğu ile ilgilenen herkes için muhteşem bir yolculuk. Yazar, kitabın sonunda soruyor, Ortadoğu Quo Vadis diye. Ancak cevabını '''yolculuğun kendisi varış notasından daha önemlidir'' diyen bir atasözünde buluyor. Ve bu yolculuğu hayatın kendisine sunduğu bir ödül olarak, yaşamının merkezine yerleştiriyor.



Mezopotamya Ekspresi

Cengiz Çandar

İletişim Yayınları, 630 sayfa


No comments:

Post a Comment

Buda ve Peşte

Buda ve Peşte’yi ayıran Tuna nehri boyunca kurulmuş olan, tarih boyunca işgal edilmiş ancak bu sayede farklı kültür ve medeniyetlerin z...