Wednesday 16 April 2014

City Ligths: Biraz Şehir Biraz Hayat


                        


Bu yazının kaleme alınışından tam 87 yıl önce çekilmiş bir film, ortalama bir insan ömründen daha uzun bir zaman dilimi demek bu. Aradan geçen onca süre ve akıl almaz derecede gelişen film endüstrisi onun bir klasik olarak değerlendirilmesine engel değil. Hatta başta bizim Yeşilçam sineması olmak üzere pek çok sinema akımının öncülüğünü yapma görevi üstlenmiş bir filmdir City Lights.

Kendi halinde iyiniyetli bir sokak serserisi olan Şarlo, klasikleşmiş ve filmden bağımsız olsa da güleceğimiz sahnelerinden biriyle seyirciye merhaba diyor. Daha sonra sokakta çiçek satan kör ve zavallı bir kızdan son parasıyla çiçek alan şarlo, alımlı kızın zarifliğine ve aciz güzelliğine vurulur. Romantik hayallerle bir gece deniz kıyısına inmişken intihar etmek isteyen alkolik bir adamın hayatını kurtarır ve dost olurlar. Şarlo, bu zengin arkadaşıyla mekandan mekana girer, partiden partiye koşar. Başına gelmedik kalmaz çünkü arkadaşı alkolün tesirinden kurtulunca bizim Şarlo'yu  tanımamaktadır. Bu arada aşkının da peşinden gider ve verdiği zengin beyefendi imajıyla çiçekçi kızın da gönlüne girmeyi başarır. Ancak kızın kirayı dahi ödeyemeyecek denli fakir olduğunu ve gözlerinin açılması için paraya ihtiyaç duyduğunu öğrenir. Bu parayı bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. Sonunda muradına erer, yıllar sonra da birbirlerini bulurlar. Burada konan her noktanın sonuna klasik Şarlo sahnelerini eklediğimizde işte bize bir Charlie Chaplin başyapıtı.

1931 yılında yükselen sesli film yapma dalgasına uymayan, siyah-beyaz çekilmiş, Yeşilçam sinemamızın gerek konu, gerek espri bakımından en yüce ilham kaynağı City Lights'dır. Oyuncuların seslerinin olmaması onların ancak müthiş bir oyunculuk sergileyerek filmi kotarmalarına ön ayak olmuş. Ki bunun için çokça uğraşılmış. Örneğin; kör kızın zengin birine çiçek satışı hissiyatını tam olarak yansıtmasını isteyen chaplin, bu sahneyi tam 342 defa tekrar çekmiştir. Zaten filmi izlenir kılan da ilk insandan bugüne kadar değişmeyen ve değişmeyecek olan insani duygularımıza hitap ediyor olmasıdır. Chaplin'in o şaşkın, pak ve doğal olan aşkı için yaptıklarını yansıtışı, espri değerini şu an için yüksek göremeyemeceğimiz belki zeka oyunları yapmaktan uzak ama bütün o safiyane ve naif tavrıyla izleyiciyi güldüren sahneler, gülümseten ama asla bıktırmayan tekrarlar onu halen daha izlettirmektedir. Hem 30'ların ortamını görüyoruz ki, bu şehrin şapka takan, smokin giyen insanlarını izlemek, yoldan geçip giden direksiyonu sağda klasik arabaları seyretmek, nazik davranışlarla dolu ilişkilere imrenmek demektir. 

Şarlo'nun yaptığı absürtlükler, onda hiçbir şekilde sırıtmıyor ve aslında bir nevi hayatın yansıması olarak ele alabiliriz bunu. Yaptığımız pek çok eylemde, duyduğumuz hislerde sonradan gördüğümüz absürtlükler bize ilk balışta doğal gelir ve zaten öyledir de. Ama sonra onu nesnel incelediğimizde gördüğümüz bir komedidir ve onu kendimize yakıştıramayız. İşte bu yüzden Şarlo da, City Lights da hayatın yansımasıdır, absürt ve komiktir, ayrıca dramatik ve onları klasik kılan da budur.





No comments:

Post a Comment

Buda ve Peşte

Buda ve Peşte’yi ayıran Tuna nehri boyunca kurulmuş olan, tarih boyunca işgal edilmiş ancak bu sayede farklı kültür ve medeniyetlerin z...