Sunday 7 December 2014

Yalnızız Hiç Olmadığımız Kadar







Dertlerle kavrulmuş günlerde Yalnızız'ı elime aldığımda fark ediyorum ki, insanın kendi ile mücadele ettiği zamanlarda ruhunun derinliklerine inecek bir fikre, bir duyguya ihtiyacı vardır. Bu anlar da daha çok yalnızlık anlarımızdır. Yazarın dediği gibi "bütün ihtilaflarımızda yalnızlıklarınız çarpışıyor. Hatta kendi kendimizle mücadelelerimizde bile kendilerimiz -çünkü bak 'kendi' var içimizde- birbirine karşı yalnızdır."Fikir ihtilafları arasında gidip gelen, tereddütlerde boğulan insanların romanı, herkesin romanıdır.

Peyami Safa'nın olgunluk eserinin listemde sonraya bırakarak çok doğru bir iş yapmış oldum. Eserlerinde uyumluluk benzer konuları farklı karakterler farklı psikolojiler üzerinden ele alması onun bir özelliği. Ama bu ısrar ustalığa giden yolu açmış. Peyami Safa'nın bütün romanlarının ismine Bir Tereddüdün Romanı denilebilir diye okumuştum ki son derece haklı. Karakterlerin gel-gitleri, içlerine düşen şüpheler, kuvvetlice arzulanan şeylerin yanında vazgeçmekten duyulan korku ana temaları oluşturuyor. Düşündüğümüz zaman hayatın bir teması varsa onlar da aldığımız kararlardır ki hangi birinde şüpheye düşmüyoruz? 

Yalnızız, 1951 yılında yazılmış. Gelenekten ayrılıp batılılaşmaya adım atan her toplumun çektiği  sancılı bir dönem var.  Toplumun tereddütü bireylere de yansımış: geçmişten kopmaya korkmak; ama aynı zamanda vaatkâr yeni dünyalara gitme, dönüşme isteği arasında sıkışıp kalmışlık. Roman temelini  çelişkilerden alıyor: İstanbul'a karşı Paris, muhafazakarlığa karşı modernlik gibi. 

Peyami Safa, akıp giden cümlelerden oluşturduğu üslupla derinlemesine ruh çözümlemeleri yapıyor, kendi yaşam felsefesini Samim'in yaptığı gözlemler ve yazdığı Simeranya ütopyasında tasvir ediyor. Her karakterin bir şeyler arasında sıkışıp kalmış durumda. İlk bölümün konusu olan Selmin bağımsızlığını kazanma arzusunda, iç isyanlarının yönlendirmesiyle hareket ediyor. Yalanlara başvurup, oyun kurmaktan çekinmiyor. Besim, manevi duygulardan sıyrılmış, zevklerine göre yaşayan dönemin kendini boşlukta hisseden gençliğini yansıtıyor. Selmin'in annesi Mefharat, hayatını başkalarının diline göre şekillendiren, sevgisini sinirli ve evhamlı hali yüzünden ortaya çıkaramayan dul bir kadın. Kendi kardeşlerinden dahi şüphelenecek kadar ileri giden bir ruh haline sahip.

İkinci bölüm Samim'in sevgilisi Meral üzerinden ilerliyor. Meral çelişkilerin en çok buluştuğu karakter olarak karşımıza çıkıyor. Lise arkadaşı Feriha'nın etkisiyle, ailesi ve Samim ile yaşadıkları yüzünden Paris'e gitme arzusu içinde. Paris bir sembol, bir hayal. Tanzimattan bu yana, kaçılıp gidilecek, hayallerin gerçekleştirileceği modernitenin büyülü şehri. Her tereddütün bir ucu ona bağlı. Toplumu bir sembol olarak etkilemiş ikinci bir şehir daha yoktur. Meral, araftakilerin en canlı örneğini oluşturuyor. Kendini bir karar vermek için yiyip bitiriyor, sinirleniyor, kızıyor bazen çok mutlu oluyor. Duygu hezeyanları yaşaması, onun dengesiz bir kişiliğe sahip olarak boşlukta sallanmasına sebep oluyor. Her ne kararı alırsa ondan pişman olacak, yaşamı boyunca o pişmanlığı gölge gibi peşinden sürükleyecek. Bu yüzden düşünüyor yokluğu, var olmak için araması gerekenin yokluk olduğuna inanıyor. Bu his onu yalnızlığa itiyor: kendi kendimden nefretimin çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım. Samim'in sahip olduğu muhteşem gözlem gücü onu realist yapmıyor. Gerçeğin verdiği acı onu kendi yarattığı ütopyasına götürüyor. Kaçıyor yani, kaçan insan yalnızdır, ayırmıştır kendini. Kendinden kaçanlar vardır bir de yalnızlığın son noktasında.

Yalnız insanların romanı, maddi gerçekliğin yetmediğini, ruhun beslenmediğinde iflas ettiğini fısıldıyor. Mükemmel psikoljik çözümlemeler ile bezenmiş kitap yaşam felsefesine dönük aforizmalar sunmaktan çekinmiyor. Yalnızlığın yalınlığı, insan ruhunu uyarırken, aklı da başka zaman olmadığı kadar düşünmeye zorluyor. 


Onlar affetseler bile ben isyan ediyorum kendime. Ben tahammül etmiyorum. Ben kendimi cezalandırmakta herkesten daha adil ve daha kuvvetli olmak istiyorum.

İnsanın en kolay aldatabildiği budala kendi kendisidir.

Aşk iki kin arası bir mütarekedir.

Yalnızız, Peyami Safa

Ötüken Neşriyat, 443 sayfa

Buda ve Peşte

Buda ve Peşte’yi ayıran Tuna nehri boyunca kurulmuş olan, tarih boyunca işgal edilmiş ancak bu sayede farklı kültür ve medeniyetlerin z...