Wednesday 28 August 2013

Cangılda Bir Siyaset Bilimci



Rönesans, Batı'yı 16. Yüzyıldan beri taşıdığı üstünlüğe götüren temel yapı taşlarından en önemlisi. Ayrıca bizim için tam anlamıyla bir sergi alanı. Onunla beraber oluşan sanat, mimari daha önemlisi özgür düşünce ürünleri olan tüm eserler Avrupa'da gözümüzün önünde temaşa ediyor. Tarihte hiçbir olayın rastgele olmadığını göz önünde bulundurursak, o dönemde de hiçbir şeyin sebepsiz, alelade bir çılgınlık sonucu veya ansızın gelen bir aydınlanma sonucu ortaya çıkmadığını görebiliriz.




İşte bu yazının konusu olan Prens(Hükümdar) kitabı da kendi çağında kelimenin tam anlamıyla aforoz edilmesine rağmen hiçbir şekilde o dönemin olaylarından, düşüncesinden bağımsız değildir. 15. ve 16. yüzyıllar feodalizmin etkilerinin yavaş yavaş ortadan kalktığı, halkların üzerindeki baskıdan kurtulup daha özgür bir ortama kavuştuğu bir süreçtir. Bunlarla beraber kentlerin güvenliği sağlanmış, haydutlar korsanlar ortalıkta eskisi gibi cirit atamaz hale gelmiştir. Bunların sonucunda gelişen ticaret, çalışkanlığı en yüce erdem kabul eden bir burjuva sınıfını ortaya çıkarmıştır. Ekonomik refahın artması ve entelektüel birikimin oluşmasıyla beraber adına Renaissance (Yeniden Doğuş) denilen süreç başlamıştır(1).


Bu ortamın İtalya'da görülmesinin başlıca sebepleri de yine ticaret, ki Akdeniz ticaretini Venedikliler uzun yıllar ellerinde tutmuştur, ve bunun sonucunda oluşan özgür düşünce ortamıdır. Ticaret sayesinde Hristiyan olmayan dünyayla uzun yıllardan bu yana içli dışlı olan İtalyan devletleri, yoksulluğu övme gibi öğretileri olan kiliseden uzaklaşmaya başlamışlardır. Çünkü artık zenginliğe doğrulukla ulaşmak, bireycilik, insanın üstünlüğüne duyulan saygı kavramları toplumda yer etmeye başlamıştır.Dolayısıyla kilisenin olmadığı pagan çağı yaşayan Roma ve Yunan kültürüne olan ilgi katlanarak artmıştır. Bunlar sonucunda laikliğin Kuzey Avrupa'dan daha önce İtalya'da çıktığı görülür(2).



Bu dönemdeki İtalya, İngiltere ve Fransa gibi monarşilerin aksine kent devletleri biçiminde yönetilmekteydi. İtalya yarımadası, kilisenin de bir devlet olarak dahil olduğu, Floransa, Milano, Venedik ve Napoli gibi irili ufaklı birçok devletin birbiriyle çekiştiği, parça parça bir ülke konumundadır. ''Toprak ihanet kokmaktadır, hava kan. Bu cangılda yaşadı Machiavelli, (1469,1527).Rönesansın şahane canavarlarının bir çoğunu yakından tanıdı.''(3).Eserini de ülkesini bu cangıldan kurtaracak, güçlü ve tek bir devlet haline getirecek kahramana; yani hayalindeki prense yol göstermek için yazdı.



Kitap yirmi altı bölümden oluşmaktadır. Devletlerin, kaç çeşit olduğunu bunların özelliklerini bölümlere ayırarak gösterir. Hepsini de çoğunluğunu Eski Roma ve Helen uygarlıklarından aldığı örmeklerle destekler. Keza orduları ve özelliklerini de aynı şekilde işler. Daha sonra yönetimi elinde bulunduran prensin kendisini nasıl daha güçlü hale getirebileceğini ve dikkat etmesi gereken noktaları gösterir. Onun halka, soylulara nasıl davranacağını, nasıl iyi bir üne sahip olacağını, bakanlarını, danışmanlarını nasıl seçmesi gerektiğine kadar olan pek çok şeyi açık açık anlatır. Tüm bunlardan sonra, İtalya'nın barbarlardan kurtarılması gerektiğini kitabın genel üslubundan sıyrılarak daha edebi cümlelerle anlatarak eserin sonunu getirir.



Ama peki nedir Prens'i zamanında sansürlenmesine, Machiavelli'nin toplumdan dışlanıp hor görülmesine daha sonra da yüzyıllar boyu gündemde kalmasını sağlayan önemli bir kitap haline getiren nokta? Machiavelli'den bize kalan korkunç pragmatikliğin sebebi nedir? Zamanında neden günah keçisi olmuştur? Gösterdiklerinden dolayı mı, sanki ondan önce prensler iktidarı ele geçirmek için her türlü çirkin işi yapmıyormuş gibi. Hayır, Machiavelli'nin tanrısı tecrübedir ve o hilelerin,sahtekarlıkların, düzenbazlıkların her çeşidini tanımaktadır. Bunları meydana çıkaran da yine odur. Prenslere eğer güçlü olmak istiyorlarsa ne yapmaları gerektiğini söyleyen odur. Aslında herkes neyin ne olduğunu biliyordu ama Machiavelli bunları öyle göstermiştir ki kimse kaçacak yer bulamamıştır. İnsanın kötü yaratılışlı olduğunu savunan bu adam kimsenin foyasını arkalara saklamamıştır. Gerçekler acıdır ve bu acıyı kaldıramayanlar onun zindanlarda sürünmesine ve sefalet içinde ölmesine sebep olmuştur. Peki Machiavelli neleri söylemiş neleri anlatmıştı?



Yazara göre dürüstlük özel hayatta olur, politikada tek kural menfaatir.Politika ahlak dışıdır, çünkü namussuzların içinde yüzde yüz namuslu kalmak mümkün değildir''Bir devleti ele geçien kişi, zalimce eylemlerin hepsini bir anda yapmalıdır ki insanlar daha az acı çeksin ve daha az kızsın. İyilikleri ise daha yavaş yapsın ki, halk zevkine daha iyi varabilsin.'' ''Bir insana zarar verilmesi söz konusu olduğunda kişinin intikam alması imkansız hale getirilmelidir''. İlk bakışta saydığımız yargılar kabaca ve zalimce geliyor. Ancak yazar bunları nedensellik ilkesince hareket ederek anlatıyor ve derdini çok iy aktarıyor ki çoğu kişinin payına düşen hak vermek olmuştur.



Toplumu oluşturan kesimleri çokça gözlemlemiş olsa ki şöyle diyor:'' Halk ne soyluların boyunduruğu altına girmek ister ne de onların kendini ezmesini. Öte yandan seçkinler ise halkı yönetmek ve baskı altında tutmak ister. Söz konusu zıt eğilimler şu üç sonuçtan birini doğurur: Prenslik, özgürlük, anarşi.''.



Soyluları idare etmenin ve halkı memnun tutmanın prensin en zor işi olduğunu vurguluyor. Bunun için yapması gerekenleri de sıralamış. Prens her zaman iyi olmayacak yerinde iy ve kötü olmasını bilecektir. Sevilen kişi olmaktan ziyade korkulan kişi olacaktır, çünkü sevgi bağı menfaatin zedelendiği anda kopar. Ama korkulan birisi olurken nefret kazanmamaya bakacaktır. Bunu da açgözlü olmayarak, kimsenin malına ve namusuna zarar gelmemesini sağlayarak gerçekleştirecek. Prens cezalandırma ile ilgili işleri başkalarına yıkarken bütün merhamet ve lütuf gösterilerini kendisi yapacak.



Belki de şu an savunulan  Makyavelist düşünceye en çok şurada yaklaşıyoruz: ''Bir prensin iyi niteliklerin hepsine birden sahip olmasına gerek yoktur. Hatta bu onun için zararlıdır da. Ancak bunların hepsine sahipmiş gibi görünmelidir...Öyle ki onu görenler onun yumuşak huylu, samimi, onurlu ve dindar olduğunu düşünsün. Bu son niteliğe sahipmiş gibi görünmek kadar gerekli bir şey yoktur.Çünkü insanlar el yordamıyla değil göz yordamıyla karar verirler. Sizi herkes görür ama çok az kişi size dokunabilir.'' Bu sadece bir durum tespitidir. Çok iyi yaptığı işlemden ötürüdür ki Niccolo Machiavelli ilk modern siyaset bilimcisi sayılır.



Bu tavsiyeler İtalya'nın parçalanmışlığından, iç çekişmelerinden, istilalardan bıkmış bir yüreğin ve aklın eseridir. Ama monarşiler de küçük şehir devletleri de artık çok gerilerde kaldı. O zaman makyavelizmin tarihten silinmesi gerekmez mi? Tam tersine insan menfaati olduğu sürece o da var olacak. Çünkü gerçekleri saklamanın, toplumları yönlendirmenin bir kılıfı mutlaka bulunuyor. Toplu artık soylular ve köylüler diye ayrılmıyor şimdi daha çok sınıf var ve bunların isteklerini de yönlendirecek bunlara göre demokrasi dahilinde olsa da bir prens de bir şekilde bulunuyor.



(1) Oral Sander, Siyasi Tarih İlçağlardan 1918'e, İmge Kitabevi,24.Baskı sayfa 72

(2) Oral Sander, Siyasi Tarih İlçağlardan 1918'e, İmge Kitabevi,24.Baskı sayfa 81

(3) Cemil Meriç, Umrandan Uygarlığa, Zavallı Machavelli,İletişim Yayınları

No comments:

Post a Comment

Buda ve Peşte

Buda ve Peşte’yi ayıran Tuna nehri boyunca kurulmuş olan, tarih boyunca işgal edilmiş ancak bu sayede farklı kültür ve medeniyetlerin z...