Saturday 5 November 2016

Kazimierz 'The Great'

kazimierz krakow ariel ile ilgili görsel sonucu


Güneşli bir cumartesi günü oturduğum mahalleyi keşfetmek üzere dışarı çıkıyorum. Hava soğuk olsa da ışıltılı gökyüzü ve meydanın hareketliliği insanın içini ısıtmaya yetiyor. Free walking tour için belirlenen buluşma noktası olan eski sinagoga doğru yol alıyorum. Artık görmeye alıştığım üzere harika ingilizce konuşan iki rehberden birinin grubuna dahil oluyorum.




Kazimierz Yahudiler'in yaşadıkları, fişlendikleri, sürüldükleri ve öldükleri bir yer olduğundan hikayemiz Polanya Yahudilerinin tarihiyle eşzamanlı ilerleyecek. Krakow'un tarihinin de çok eskiye dayanmadığını hesaba katarsak önce yahudilerden bahsetmek daha doğru olur. Müslümanların 7.yüzyılda geniş fetih(işgal) hareketlerinden sonra ağırlıklı olarak pers coğrafyasında yaşayan yahudilerin kimi rahatını bozmazken kimi kendilerine yeni yutlar aramaya koyulmuş. Kuzeye ve Doğu Avrupa'ya gidenler Aşkenaz, Endülüse doğru gidenler Seferad yahudileri olarak adlandıırılırlar. Krakow'a ilk gelenler henüz Polonya hristiyanlaşmadan orada bulunan Aşkenazlar. 10.yüzyıldan itibaren Buhara ve Kiev üzerinden Polonya'ya gelmişler. Slav-germen karışımı olan bu grup yine ibranice-almanca karması bir dil olan Yiddiş konuşuyorlar. Daha sonra gelenler ise 15. yüzyılda yurtlarından çıkarılan ve doğuya göç eden seferad yahudileri. Tabi bu yüzyılda ve daha sonrakilerde yahudiler toplumların başına herhangi bir bela geldiklerinde suçlanacak ilk topluluklardan biri olduğundan (çingenleri de unutmayalım) gettolarda yaşamaya mecbur kalmışlar. Gerçi bunda hem kendilerinin hem de diğer toplumların payı olduğunu iddia edenler de var. Onlara göre bir cemaat halinde yaşamak hem kimliklerini korumlarını hem de tehlikelerden kaçınmaları için gerekliydi. İşte bir rivayete göre krakow'da meydana gelen bir yangından bir başkasına göre ise vebadan yine yahudiler bir şekilde sorumlu tutulmuşlar ve ağırlıklı olarak yaşadıkları üniversite bölgesinden çıkarılmaları için halk ve medya ( yok tabi o zaman öyle şeyler) krala baskı yapmışlar. Kral adı üstünde the Great Kazimierz yahudileri şehrin dışında bir bölgeye taşımaya karar vermiş, bu mahalle de zaten kralın adını taşımakta. Kral her ne kadar ''the Peasants' King'' diye anılsa ve her ne kadar soylu ve zenginlerin yanında fakiri ve zayıfları savunmuş olsa da (iyi edebiyat çıkar buradan), yahudileri bu mahalleye babasının hayrına yerleştirmiyor. O dönemde vergiler doğrudan krala gittiğinden kral yahudileri ülkeden sürerek önemli bir gelirden mahrum olmak istemediğinden böyle bir karar alıyor. Ama yahudilere geniş haklar veren fermanlar çıkarttığı , yahudi çocuklarının kaçırılarak zorla vaftiz edilmesini yasakladığı da göz önüne alındığında onun döneminin neden yahudiler için huzur ve refah yılları olarak anıldığı anlaşılıyor.
                                      kazimierz krakow old synagogue ile ilgili görsel sonucu

Turumuzun başladığı yer olan eski sinagog önce gotik mimariyle yapılmışsa da bir kez yıkıldıktan sonra rönesans mimarisine uygun olarak yapılmış. Ancak tabi ki o dönem azınlıkta olan ve bir devlete sahip olmayan bu topluluğun büyük ve gösterişli bir sinagoga sahip olduklarını düşünmemek lazım. Gayet sade olan yapı kadınlar için bitişiğinde ayrı bir ibadethane barındırıyor. Yahudilerde hala çocukların kız erkek ayrı olarak okula gittiklerini düşündüğümüzde ibadette böyle bir ayrılık şaşırtıcı değil. 2. Dünya Savaşında Naziler tarafından güzel bir cephanelik olacağı düşünülmüş. Sadece çatısının yıkılmasıyla savaşı atlatabilmiş.

Eski sinagogdan yenisine geçiyoruz. Burası yeni sinagog diye anıldığı gibi Remah sinagogu olarak da biliniyor. Remah talmud ve tevrata Aşkenaz yahudilerinin gelenek görenekleriyle uyumlu yorumlar getirmesiyle ünlü olmuş bir haham. Yahudilerin bilindiği üzere detaylı bir şeriatı var (evet kurallar bütünü olunca buna şeriat deniyor ). Ancak dünyanın her tarafında bu şeriatı tek bir formda algılamanın doğru olmayacağına kanaat getiren ve coğrafi farklılıkların kültür ve gelenklerin dikkate alınmasını savunan Remah yorumlarıyla ortodoks Yahudi şeriatında önemli bir yer tutuyor. Ortodoks yahudilikten de biraz bahsedelim. Yahudi anneden doğmayı bu dinin parçası olmak için şart koşan bu yaklaşım Tevratı yazılı ve Sina dağında Musa'ya söylenen sözlü versiyonunu birlikte ele alıyor. Ortodoks yaklaşımlı daha modern ve reform yanlıları arasındaki tartışma şeriatın (halakha) kurallarının uygulanma şartlarıyla ilgili. Halakha islamdaki şeriat gibi sadece dini yaşamı düzenlemekle kalmıyor aynı zamanda dine ait olmayan seküler konularda da hükümler içeriyor. Yahudiler arasındaki bu dini entellektüel tartışma Haskalah adı verilen aydınlanma döneminde artarak devam ediyor. Haskalah döneminin öne çıkan özelliği yahudi hukukunun günlük hayatı daha az bağlar hale getirilmek istenmesidir. Toplumların sekülerleştiği zamanlarda ortaya çıktığı gözlenen bu düşünceyle yorumcu Rabbilerin sıkı bir şekilde düzenlediği yaşam kurallarının esnetilmesi söz konusudur. Bu konu din ve sekülerleşme hukuk sisteminin değişimiyle doğrudan bağlantılı. Ayrıntılı bilgi için kutsal bilgi kaynağına yönlediyorum -> https://en.wikipedia.org/wiki/Halakha . İlgilenmeyenler devam edebilir.

Eski ve yeni sinagog arasında kalan bölge aslında bir meydan ve günümüzde şık yahudi restoranlarıyla dolu. Burada ünlü kozmetik firması sahibi helena rubinstein'ın (seksi fotoları için...) doğduğu yeşil evi görmek mümkün. Anlatılan göre kendisi fakir fakir yaşarken yine beş parasız ve dil bilmeksizin Avustralyaya gider. Büyükannesinin kreminin avustralyalı kadın işçilerin güneş yanıklarına iyi geldiğini fark edince bahtı açılır. Oradan sdneyde güzellik salonu ile başlar ve dünyanın en zengin kadınlarından bir olur. Yahudilerden böyle bir zenginlik hikayesi duymak tabi ki şaşırtıcı değil.

16. ve 17. yüzyıllar Polonya Yahudileri için huzur ve refah içinde devam etmekteyken kuzeyde balık tutmaktan sıkılan İsveçliler Polonyayı işgale girişir. Başkent krakow'u almadan önce dinlenmek ve daha iyi hazırlnamak için kazimierz i aradan çıkarırlar. İseçliler krakow'u almadan giderler ancak Kazimierz'i özgürleştirmek için mahalleliden haraç talep ederler. Zavallı halkın malı mülkü zaten isveç işgalinde erimiştir, bir de bu utanmaz adamlar halkı sömürdükleri halde hala para istediklerinden çareyi bankaya gitmekte bulurlar. Tabi o zamanlar para ve imanın bulunduğunu bildiğimiz Kiliseden borç alırlar. Borca artık nasıl bir faiz yüklenmişse iki yüzyıl boyunca yahudiler yeni bir mabet yapacak parayı bile bir araya getiremezler veya parayı oraya harcamak istemezler. Her neyse yıllar sonra inşa edilen sinagogu da yapa yapa ilerici yahudiler yapar. Bu adamları 'genç yahudiler rahatsız' başlıklarından hatırlarsınız. Bu arkadaşlar elalem bu yahudilerden niye herkes nefret ediyor, acaba sorun onlar da değil de bizde mi, yoksa seçilmiş millet biz değil miyiz, Tanrı cidden var mı (tövbe haşa) diye sorgulamalara girişmişler. Toplumda dışlanmışlığa son vermek için adımlar atmışlar, yaptıkları sinagog bu yüzden yahudi gettosunun hemen dışına Krakow'a giden yol üzerinde yer alıyor. Normal Polanyalılara benzer kıyafetler giyip onların dilini konuşmuşlar. Yani daha fazla entegrasyon için uğraşmışlar. Bu ilerici reformcu Yahudiler karma ibadet yasağını kaldırmışlar, değişiklik olsun diye sinagogun adını Temple koymular ki yahudilere göre yagane temple Kudüs'tedir. Bunların çıkardıkları icatlar bitmek bilmiyor tabi. Dinin etik yönünün ritüellerine üstün olduğunu, yahudi hukukunun aslında bağlayıcı olmadığını iddia edip dış etkilere ve değerlere açık olunması gerektiğini savunmuşlar. Anlayacağınız adamlar liberal çıktı Rıza baba!

                                          kazimierz krakow synagauge tempel ile ilgili görsel sonucu

Kazimierz' in genel hatlarıyla hikayesi böyle. Temple'ın yapıldığı sıralar (1860-1862) Avusturya-Macaristana bağlı olan Krakow, 1918 yılında bağımsız polanyanın bir vilayetidir artık. Ancak Polanya yüzyılların ardından gelen bağımsızlığın sevincini yaşayamadan Naziler gelir. Yani yahudiler için en büyük felaket. Savaşın başlangıcında facianın bu denli büyüyeceğini kimse hayal etmiyordu. Naziler geldiklerinde yahudileri önce tespit ettiler. Sonra yavaş yavaş aşağılamaya ve dışlamaya başladılar. İşlerini ellerinden aldılar, gıdaya erişimlerini engellediler. Daha sonra Wisla nehrinin karşı tarafına yeni bir getto inşa ettiler. Durum her geçen gün kötüleşiyordu ancak bunun zamana yayılması mevcut duruma alışmayı da beraberinde getiriyordu. Yani toplu taşımayı kullanmlarının yasaklanmasına verdikleri tepki ile yeni inşa edilen gettoya taşınmaya zorlanmalarına verdikleri arasında pek fark yoktu. Bunun yanında Nazilerin daima yalan söyledikleri, umutları hep kasten canlı tuttuklarını da unutmamak lazım. Ancak yaşam koşulları çekilmez olmaya devam ediyordu. Kazimierzden çıkarılmışlardı, mahallemiz ise hırsıza, uğursuza kalmıştı. Mahalle, savaş bittikten sonra bile intihar etmek isteyenlere tavsiye edeilen bir numaralı mekan olmaya devam eder. Nehrin öbür tarafı ise trajediye sahne oluyordu. Naziler gettoyu çalışabilecek ve çalışmayacak yahudiler olmak üzere ikiye ayırırlar, ancak bunu daha çabuk ölecek olanlar ve biraz çalışıp ondan sonra ölecek olanlar diye de anlayabiliriz. Kullanışlı olmak kimi zaman hayatta kalabilme umuduydu, bu umudu veren de mavi damgalar. Mavi damgayı almak ve çalışmaya devam etmek için kurallara uymanın gerektiği söylenmişti. Kurallara uymak ise dediğim gibi belki ölümü geciktirebilirdi. Ama tamamen tahmin edilemez bir olay sonucu ölmek veya yaşamak işten bile değildi. Söz gelimi yahudilerin kullanımına tahsis edilen bir hastane durduk yere basılıp doktorların ve hastaların bir kısmı öldürülüp bir kısmı hayatta bırakılabilirdi ve bütün bunlar oraya giden SS subayının keyfine bağlıydı.

Krakow'lu 65000 yahudi gettoda, sokakta, çalışırken veya toplama kampında öldürüldü. Kahramanlar meydanı denilen yerde 65 adet sandalye var. Sandalyeler gettonun boşaltılması esnasında meydana çıkarılıp para ve mücevher bulma umuduyla içleri tek tek yarılan mobilyaları temsilen oraya dikilmiş. 65 öldürülen yahudi sayısına ve insanlığın en büyük ve en soğukkanlı katliamının yaşandığı Austwitchz'e uzaklığı (km) temsil ediyor.

Yahudileri anlamak için onların gözünde ve kalbinde Holakostun yerini biraz düşünmek gerekiyor. Holokostu anlatanlara mağdur edebiyatı muamelesi çekmek empati yoksunluğu olsa gerek. Örneğin Roman Polanski, Piyanist filminin yönetmeni annesiyle beraber bu gettoda yaşamış. Küçük bir çocukken annesinin Holokost'a maruz kaldığını görmüş, her nasılsa kendisi oradan kurtulabilmiş. Yaptığı filmlerde veya konuşmalarında kendi hikayesinden hiç bahsetmezmiş. Mağdur edebiyatını en iyi yapabilecek birisinin böyle hassas olmasına neden olan acıyı biraz anlamaya çalışmak ve kendi acılarımızla da yarıştırmamak gerekir diye düşünüyorum. 
                                           schindler's list red ile ilgili görsel sonucu
Son durağımız Oscar Schindler'in fabrikası. Schindler filmde gösterildiği gibi melek bir kahraman değil, önce bunu belirtelim. Daha önce iflas etmiş, para bulurum umuduyla naziler adına çekoslovakyada casusluk yaparken yakalanmış ve idama mahkum edilmiş. Naziler Çekyayı işgal ederek kendisine iyilik yapmış. O da yeni bir işe atılarak Yahudileri sömürebilceği Krakow'a gelir. Güzel kazançlar elde ettikten sonra savaş tersine dönünce Yahudileri o meşhur listesine alıp fabrikasında iş imkanı sağlar. Böylece savaş sonunda binin üzerinde kişinin kurtulşunda önemli rol oynamıştır. Schindler'in karakteri tartışma konusu olabilir ancak sonuçta bir insanın hayatının bile ne kadar değerli olduğu ortadayken onun yaptığı işin yüceliğini böyle zedelemek doğru mu bilmiyorum. Schindler kendi çıkarı için de yapmış olsa, birilerin hayatını değiştirdi ve ona minnettar olan çok insan var.

Bunların dışında Kazimierz günümüzde lezzetli yemekler yapan restoranların ve daima hareketli pubların bulunduğu, kararınca turistin gezdiği, meydanında zapiekanki atıştırabileceğiniz tarihi cidden soluyabileceğiniz bir mekan. Krakow'a gelmişken burayı görmeden gitmek büyük eksiklik olacaktır. Ben kendi üzerime düşeni yaparak önce Kazimierz'i gezip gerekli bilgileri aldım, öğrendim. Bunları bir yahudi çay bahçesinde egzotik çin çayı içerken yazıya geçirerek insanlığıa olan borcumu da ödedim. Olur da Kazimierz'e gider ve bu yazıyı sonuna kadar okuma sabrı gösterirseniz bir teşekkürünüzü alırım.



No comments:

Post a Comment

Buda ve Peşte

Buda ve Peşte’yi ayıran Tuna nehri boyunca kurulmuş olan, tarih boyunca işgal edilmiş ancak bu sayede farklı kültür ve medeniyetlerin z...